Magnezyum

Magnezyum


“Anti-stres minerali“ olarak da bilinen, vücudumuzun vitamin C,  kalsiyum, fosfor, sodyum ve potasyumu daha etkili bir şekilde kullanabilmesinde hayati önem taşıyan bir mineral: Magnezyum! Son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan magnezyum eksikliği, klinik belirtileri, sebepleri ve tedavi yöntemleri hakkında merak ettiğiniz tüm soruları Çocuk Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Murat Doğan,  sizler için cevapladı.

 

Magnezyum (Mg), normalde vücutta sentezlenemeyen dışarıdan alınması gereken inorganik bir elementtir. Magnezyum hücre içerisinde potasyumdan sonra en çok bulunan ve birçok enzimin fonksiyon görmesi için gerekli olan bir elementtir. Günümüzde besinlerdeki magnezyum miktarı 50 yıl öncesine göre çok daha azdır, bitkilerin taşıdığı magnezyum miktarı hızla azalmaktadır,

Magnezyum (Mg) 1808 yılında Sir Humphrey Davy tarafından bulunmuştur. Kaynama noktası 1107 ºC erime noktası 650 ºC, toprak alkali metaller sınıfında, kristal yapılı olan, hayati önem taşıyan 11 mineralden birisidir (Kalsiyum, fosfor, sodyum, potasyum, demir, çinko, bakır, krom, iyot, selenyum, magnezyum), belki de en önemlisidir . Magnezyum, demir ve alüminyumdan daha hafif olduğundan günlük hayatımızda kullandığımız pek çok aletin yapı taşı olarak görebilirsiniz. Magnezyum toprakta ve deniz suyunda bulunur.

Serum Mg konsantrasyonunun normal değerleri 1,6-2,1 mEq/L (1.9-2.5 mg/dl) arasındadır. Magnezyum 1,6 mEq/l’nin altına düşmesiyle ortaya çıkan hipomagnezemi hemen hemen bütün sistemleri etkileyen klinik durumların sebebi olabilirken, 2,1 mEq/l’nin (>2.5 mg/dl) üzerine çıkmasıyla karakterize hipermagnezemi daha çok nörolojik ve kardiyak problemlere yol açabilir.

Magnezyumun vücudumuz için önemi nedir?

Magnezyum sinir sisteminin ve kasların gevşemesini sağladığı için “Anti-stres minerali“ olarak da bilinir. Bu hayati mineral vücudumuzun vitamin C,  kalsiyum, fosfor, sodyum ve potasyumu daha etkili bir şekilde kullanabilmesi için gereklidir. Kalp damarlarının esnekliğini sağlayarak kalp krizlerini önleyici etki gösterirken, damar genişletici özelliği kan basıncını azaltır. Düşük magnezyumlu diyet, fazla tuz alımı, alkol ve tiazid grubu diüretiklerin kullanımı magnezyumun idrarla atılımını artırarak bu elementin vücuttaki miktarını düşürür.

Magnezyum, vücut ağırlığının % 0.05’i kadar bir miktarda bulunmasına karşın vücudumuzdaki yüzlerce enzim reaksiyonuna katılmaktadır. 

İnsan vücudunda yaklaşık 20- 28 g magnezyum vardır. Ana deposu kemikler olup % 60’ı burada kalsiyum ve fosfatla beraber bulunur.

Magnezyumun asıl fonksiyonu kemiklerde değil, % 40’ının bulunduğu kan ve kas sistemlerindedir. Kasların güçlenmesi, protein sentezi ve enzim sistemi aktivitesinde, hücrelerin büyümesinde ve yenilenmesinde önemli rol oynar. Magnezyum adenozin trifosfat (ATP) ihtiva eden birçok enzimin, özellikle de fosfat transferi yapan enzimlerin kofaktörü olarak görev alır . Magnezyum, elektriksel olarak uyarılabilen dokuların aktivitesinde de önemli rol oynar . Ayrıca, magnezyum kardiyak kontraktilite ve periferik vasküler tonusun devamlılığının sağlanmasında önemli rolü olan düz kas hücrelerindeki kalsiyum hareketini de regüle eder . Sinirsel uyarıların transmisyonunda önemli rol oynayan tiamin pirofosfat kofaktör aktivitesi için magnezyum gereklidir ve bu da makro-moleküler yapıyı stabilize eder .

  - Magnezyum, hormonların (insülin, tiroid hormonları, östrojen, testosteron, DHEA), nörotransmitterlerin (dopamin, katekolamin, serotonin, GABA), mineral ve elektrolitlerin iletilmesinde rol oynar .Dolayısı ile çocukluk çağı gelişiminde hormonal dengenin sağlanması için son derece önemli bir elementtir.

  - Hücresel membran elektriksel aktivitesini değiştirerek birçok hormonun, gıdanın ve nörotransmitterin alımını ve salınımını kontrol eder.

  - Magnezyum, vücuttaki kalsiyum ve potasyumun dengesi içinde önemlidir. Magnezyum eksikliğinde magnezyuma bağımlı bir enzim olan Na+-K+-ATPaz aktivitesi azalır ve hücrenin potasyum tutma kapasitesi düşer. Serumda potasyum artışı olur artan potasyum ise potasyum ve kalsiyum idrarla kaybedilir. Magnezyum düşüklüğünde kalsiyum depolanması da bozulur ve kalsiyum yumuşak dokularda (böbrekler, arterler, eklemler, beyin) birikir.

  - Magnezyum hücreyi ağır metallerden (alüminyum, nikel, kadmiyum, civa ve kurşundan )korur.

 

Magnezyum eksikliği nedir?

Vücudumuzda sürekli doldurulması gereken bir magnezyum rezervi vardır. Yani bu mineralin sayısız fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için vücuda sürekli olarak dışarıdan magnezyum verilmesi gerekir. Vücut bu minerali dışardan yeteri kadar alamadığı takdirde kemiklerde depolanmış olan magnezyumu tüketmeye başlar.

Toprakta normalde var olan bu mineralin giderek azalması ve yanlış beslenme sonucu, magnezyumun vücut tarafından yeteri kadar alınamamasına neden olur. Magnezyum bitki dünyasının demiridir. İnsanlardaki demir-hemoglobin ilişkisine benzer şekilde, bitkilerde magnezyum klorofil yapısına girer. Özellikle bitkilerin topraktan magnezyum alması gübreleme işlemlerinden dolayı giderek azalmıştır.

Magnezyum eksikliği nasıl anlaşılır?

Magnezyum eksikliği zor anlaşılır çünkü total magnezyum seviyeleri azalmasına rağmen plazma magnezyum seviyeleri normal olabilir. Bu durum, magnezyumun hücre içerisinde olduğundan ve bu hücre içi magnezyumu değerlendiremediğimizden kaynaklanır. Hücre içi Mg azalmış olsa bile bizim ölçüm yaptığımız serum değeri normal olarak ölçülebilir. Yani plazma değeri, vücudun ihtiyacını doğru olarak yansıtmaz. Ancak plazma, magnezyum düzeyi ileri derecede düşük olanlarda azalmış olarak saptanabilir .

Son yıllarda magnezyum eksikliği görülme sıklığındaki artışın sebebi nedir?

Magnezyum eksikliği veya fazlalığı olabilmektedir. Geçmiş yıllara göre insanların bu minerali daha az miktarda almalarının sebebi, sert su tüketiminin azalması ve daha fazla işlenmiş gıdayla beslenme magnezyum alımını azaltmıştır.

Mg eksikliği, genellikle yetersiz alıma özellikle az ve düzensiz yemek yeme alışkanlığı, dengesiz beslenme, rejimler ve hazır yiyeceklere yönelmenin dışında düşük miktarda magnezyum taşıyan suların içilmesi ile oluşabilir. Bazı durumlarda artan gereksinimde karşılanmadığında (büyüme, hamilelik, emzirme, yoğun zihinsel faaliyetler, fiziksel ve mental stres, alkol tüketimi, fosfatlarca zengin beslenme, yüksek tuzlu beslenme, magnezyum atılmasına neden olan ilaçların kullanılması) ile hipomagnezemi olabilir. Renal ve intestinal absorbsiyon bozukluğuna (kronik ishal, malabsorbsiyon durumları, incebarsak rezeksiyonu), artan atılıma (kronik alkolizm, diabetes mellitus, poliüri, laksatif kullanımı) bağlıda hipomagnezemi oluşabilmektedir .

  - Kızartma, kaynatma ve buğulama aşırı ısıya bağlı olarak sudaki magnezyumu azaltır.

  - Yüksek karbonhidratlı ve yüksek yağlı diyet, tıpkı fiziksel ve mental streste olduğu gibi, magnezyum ihtiyacını artırır.

  - Diüretik tedavileri ve insülin de vücut magnezyumunu tüketir.

  - Yaş ilerledikçe magnezyum alımı, özellikle gastrointestinal hastalıkları olan bireylerde, emilimin de azalmasına bağlı olarak zayıflar. Bu dönemdeki beslenme zaten azalmış olan magnezyum alımını daha da azaltır .

  - Fazla terleyen, laksatif veya diüretik ilaç kullanan kişilerde vücuttan daha fazla magnezyum atılır.

  - Stres, gebelik, emzirme gibi durumlarda ise vücudun magnezyuma ihtiyacı artar.

Hangi besinler magnezyum açısından zengindir?

Klorofilin temel maddesi olduğu için rengi koyu yeşil sebzeler, tahıl ürünleri, balık, badem, fındık, fıstık, ceviz, soya fasulyesi, kuşkonmaz, soğan, domates, havuç, kereviz, pırasa, gravyer peyniri, hurma, karaturp, ayçiçeği, kakao, muz, dil balığı ve sert sular magnezyumdan zengindir. Bazı sebzelerde ve tahıllarda bulunan oksalat ve fitat, demiri olduğu gibi, magnezyumu da bağlayarak emilmesini güçleştirir.

Yaşa Göre Magnezyum İhtiyacı Nedir? 

Magnezyum ihtiyacı yaşa ve yaşam tarzına göre değişir. Erişkin bir kadın günde 300 mg, erişkin bir erkek ise günde 350 mg magnezyum almalıdır. Gebelik ve emzirme gibi özel durumlarda bu miktar 450- 700 mg’ye kadar çıkabilir, aksi halde düşük veya erken doğum olabilir. İyileşme dönemlerinde magnezyum ihtiyacı artar. Bazı yaşam tarzlarında (diyet, spor, alkol, sigara gibi) daha fazla magnezyuma ihtiyaç vardır.

Bugüne kadar hipomagnezemi en yetersiz teşhis edilen elektrolit anormalliği olarak tanımlanmasına rağmen modern aletlerin yakında fizyolojik açıdan aktif olan intrasellüler iyonize Mg hakkında daha doğru bilgiler verebileceği tahmin edilmektedir. Mg vücuttaki bütün sistemler için son derece koruyucu ve önemli bir elementtir.

Semptomatik (belirti veren)  hipermagnezemiye magnezyum tuzları, antiasit veya purgatifler gibi Mg içeren ilaçlar alan ve renal rahatsızlığı olan hastalarda sıkça rastlanır. Hipermagnezemi nöromüsküler bileşkedeki asetilkolin salınımının inhibisyonu sonucunda nöromüsküler iletinin generalize bozukluğuna yol açar , membrana bağlı Ca++’un yer değiştirmesine neden olur, bu durumda asetil kolinin presinaptik salınımı inhibe edilir. Bunun sonucu olarak müsküler paralizi gelişir, hipotansiyon, respiratuar depresyon, uyuşma hipermagnezeminin ilerlemesi ile gelişir. Bu klinik olarak kas zayıflığı çabuk yorulma ve refleks yanıtlarda azalma ile karşımıza çıkar.

Kan magnezyum düzeyi 12-15 mEq/L’yi (14.4–18.0 mg/dl) aşınca atrioventriküler ve intravetriküler iletim duraklamasına bağlı olarak kardiyak arrest oluşabilir .

Hipomagnezemiyi;

1) Uzamış parenteral beslenme (genellikle gastrik emilme ve diareye bağlı vücut sıvı kaybı ile kombine)

2) Laktasyon (artmış Mg ihtiyacı)

3) Aldosteron, ADH veya tiroid hormonu hipersekresyonu, hiperkalsemi, diabetik asidozis, sisplatin veya diüretik tedavi tanımlar .

Klinikte Magnezyum Eksikliği ve Belirtileri…

Klinikte Mg eksikliği genel olarak bir hastalığa bağlı gelişir bunlar;

1) Birçok sebepten kaynaklanan malabsorbsiyon sendromu;

2) Protein-kalori malnutrisyonu (örneğin Kwashiorkor)

3) Paratiroid hastalığı; paratiroid bezindeki tümörün çıkarılmasından sonra hipomagnezemi görülür; Mg eksikliği; hipoparatiroidili hastalarda vitamin D’nin tedavisinde görülen hipokalsemi rezistansını açıklayabilir

4) Kronik alkolizm; hipomagnezemi büyük bir ihtimalle hem yetersiz alım hem de aşırı renal salgıdan kaynaklanır.

5) Kronik diare olarak sıralanabilir.

Magnezyum eksikliğinin klinik belirtileri, iştahızlık, yeme reddi, bulantı, kusma, letarji, zayıflık, kişilik değişimi, kas kasılmaları( karpopedal spazm), tremor ve kas seyirmeleri olabilir. Nörolojik belirtiler; özellikle kasılma, hipokalsemi ve hipokalemi oluşumu ile bağlantılıdır.

İleri derecede hipomagnezemi çocuklarda generalize tonik klonik nöbetler oluşturabilir. Açıklanamayan hipokalsemi ve hipokalemi magnezyum eksikliği olabileceğini akla getirmelidir .

Magnezyum eksikliğinde insülin rezistansı sık karşılaşılan bir klinik problemdir. Kelly  magnezyum, kalsiyum, potasyum, çinko, krom, vanadyum gibi minerallerin insulin rezistansı ile ilgili olduğunu ve bunu önlemede kullanılabileceklerini rapor etmiştir. Magnezyum eksikliği ile ilgili olduğu düşünülen hastalıklar; Alzheimer, anksiyete bozuklukları, anjina, aritmi, astım, bağırsak bozuklukları (peptik ülser, Crohn hastalığı, kolit, besin allerjisi), böbrek taşları, depresyon, fibromiyalji, hipertansiyon, hipoglisemi, insomnia, kalp hastalığı (ateroskleroz, yüksek kolesterol ve trigliserit), konjestif kalp yetmezliği, kas krampları, kas zayıflığı ve yorgunluğu, konstipasyon, kronik yorgunluk sendromu, Lou Gehrig hastalığı, migren, mitral valv prolapsusu, miyopi (Mg eksikliği olan anneden doğan çocuklarda), multipl skleroz, obezite, osteoartrit, osteoporoz, otizm, otoimmun bozukluklar, Parkinson hastalığı, primer pulmoner hipertansiyon, Raynaud hastalığı, romatoid artrit, sendrom X, serebral palsi (Mg eksikliği olan anneden doğan çocuklarda), serebrovasküler olay, tip 1-2 diabet ve tiroid bozukluklarıdır (düşük, yüksek ve otoimmün; düşük Mg T4’ü azaltır).

Hem Mg eksikliği hem de oksidatif stres, yaşlanmada ve yaşla ilgili hastalıklarda patojenik faktörler olarak saptanmıştır. Bu iki faktör arasındaki bağlantı insanlarda çok açık olmamasına rağmen, deney hayvanlarında şiddetli Mg eksikliğinin oksidatif stresi artırdığı gösterilmiştir .

Yapılan bir araştırmada  suya eklenen kalsiyum ve magnezyumun kardiyovasküler ölüm oranını azaltabileceği tespit edilmiştir.

Mg’un nöroprotektif etkisi kan akımının artışını vazodilatasyon yaparak sağlaması ile, hücre içi Ca birikimini önleyerek hücre ölümünü önlemesi ile ve hiperglisemik etkisiyle nöronları koruması ile açıklanmaktadır .

Egzersiz de kan magnezyum seviyesini azaltabilir. Bu durum potansiyel stres etkisine, egzersiz sırasındaki terlemeye ve idrar ile atılımına bağlıdır. Mg eksikliğinin fiziksel performansı düşürebileceği gösterilmiştir. Bu amaçla, son zamanlarda sporcuların performansını artırmak için Mg verilmesi önerilmektedir .

Sonuç olarak potasyumun önemini bilmemiz rağmen magnezyumu unutmak insandaki ayakları bilmek ama kol ve bacakları bilmemek gibidir. Tüm vücut fonksiyonlarını göz önünde tutmak, sağlık çalışanlarının asli görevidir. Fonksiyonel tıbbın önemli olduğu artık kaçınılmaz bir gerçek olduğundan insan vücudunun tüm fonksiyonlarını ve işleyiş mekanizmalarını bilmemiz gerekir.

 

Ydr.Doç.Dr.Murat DOĞAN / Eczacininsesi.com

DİĞER HABERLER
İyi Bayramlar..
Sağlıklı Yaşamın Formülü
Concorde Sendromu
Yaşa Bağlı İşitme Azlığı
Down Sendromlu Bireyler
Ruh Sağlığınız İçin Denge Şart
Gençleşmek Çok Kolaymış
Çocuklar Neden Yemek Seçer?
Doktor Yerine Aktara Gidenler İçin Hayati Uyarı
Sahte Gıda Takviyelerindeki Tehlike
Kutlu Olsun...
Prostat Kanseri
6 Portakal Mucizesi
Hangi Vitamin ve Neden?
Vajinal Mantar
Kalp Hastalıklları
Romatizma ve Belrtileri
Mide Yanması Nedir?
Hastalıktan Nasıl Korunurum
Sinüzit nedir?
Yüksek Ateşte Kaçınılması Gereken 7 Hata
Kuru Meyvelere Dikkat!
Çocuklarda Gastrit ve Ülser
Kuru Ciltlere Özel Doğal Savaşçılar!
Gripten Korunmanın Yolu
Bütün Mesele Direncimiz!
Mutlu Yıllar!
Diyabette Bunama Riski
Mucizevi Besin Dağ Çileği
Ağrılarınızı Bitirmek İçin 5 Yöntem

En Çok Okunanlar


Gençleşmek Çok Kolaymış

Yürümek pek çok kişi için yaşamın her anında bir yerlere yetişme telaşıyla sık sık başvurulan bir yöntem. Bu yol, aslında daha sağlıklı bir hayatın da anahtarı.

Yaşa Bağlı İşitme Azlığı

Yaşın ilerlemesiyle birlikte işitmede ve bilişsel becerilerde değişiklikler ortaya çıkmaya başlıyor. Tıbbi hastalıklar, psikolojik faktörler, görme ve işitme bozuklukları gibi duyusal eksiklikler yaşa bağlı bilişsel gerilemeyi hızlandırabiliyor.