Her yıl bu dönemlerde yaşadığımız ilaç yokluğu sorunu, bu sene çok daha büyük bir ilaç krizine dönüşmüş durumda. Yaşadığımız bu ilaç krizinin sebeplerini ve soruna dair çözüm önerilerimi paylaşmadan önce bir eczacı olarak şunu belirtmek isterim;
İlaç yokluğu, en az siz değerli hastalarımız kadar biz eczacıların da sorunu. Asli görevimiz olan ilaç ve eczacılık hizmetini sunmamızı engelleyen bu kriz, bizleri ticari olarak etkilemenin ötesinde mesleki ve vicdani sorumluluğumuz açısından da hepimizi derinden sarsmakta.
Tek bir hastamızın dahi ilacını karşılayamamak bizler için kabul edilemez!
Peki ilaç yokluğunun sebepleri neler?
Gelin bu sorunun cevabını tüm yönleriyle ele alalım;
İlaç fiyatlarının belirlenme sistematiği: Ülkemizde ilaç fiyatlarının belirlenme mantığını kısaca özetleyelim. Bir ilacın fiyatı belirlenirken 5 Avrupa ülkesi referans alınıyor. Bu ülkelerdeki en düşük fiyat Euro olarak baz alınıyor. Bu en ucuz fiyat Türk lirasına çevrilirken sabit bir Euro kuru belirleniyor. 2021 için belirlenen sabit Euro kuru 4,57 TL. Bugün itibarıyla reel Euro kuru ise 15,11 TL. Aradaki fark üç kattan fazla ve bu fiyat uçurumu ilaç arzını etkiler durumda. İlaçlar bu sistemle fiyatlandırıldıktan sonra, %41’e varan ekstra bir Kamu Kurum İskontosu uygulanmakta ve ilaçlar SGK geri ödeme listesine dahil edilmekte.
İlaç ve hammadde üretiminde dışa bağımlılık: Ülkemiz, ilaç üretim teknolojisi bakımından-biyoteknolojik ilaçlar hariç-son derece gelişmiş bir ilaç endüstrisine sahip durumda. Ancak bu umut verici tabloya rağmen 2018 TÜİK verileriyle, ilaç endüstrisinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yalnızca %26,9. Hammadde üretiminde ise tablo daha da vahim. Ülkemizde yalnızca 11 hammadde üretim tesisimiz bulunmakta ve hammadde üretiminde %80’nden fazla bir oranla dışa bağımlıyız. Bu kırılgan tablo, pandemi dönemi dünya çapında yaşanan hammadde krizinden fazlasıyla etkilenmemize yol açtı ve yaşadığımız ilaç krizine de son derece olumsuz yansıdı.
İlaç üretim planlamalarında COVİD etkisi: Genelde ilaç firmaları üretim planlamalarını yıllık olarak yaparlar ve bu planlamayı yaparken de bir önceki yılın satış verilerini esas alırlar. Ülkemizde 2020 yılı pandemi gölgesinde yaşanırken, gerek ülke çapındaki kapanmalar gerekse de alınan kişisel tedbirler sayesinde dönemsel grip vb. hastalıklar çok daha az sayıda gözlenir oldu. Bu düşüşün yansıdığı verilerle yapılan üretim planlamaları ise 2021 yılındaki ihtiyacımızı karşılayamaz düzeyde kaldı. Bu da yaşanan ilaç krizini büyüttü.
Üretim maliyetlerinde artış: Ambalaj, lojistik, enerji gibi tüm maliyet kalemleri ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik tablodan olumsuz etkilendi. Artan üretim maliyetleri, yukarıda izah ettiğim rasyonel olmayan fiyatlandırma modeliyle birleşince ortaya ilaç arzının azalması sorunu çıktı. Bu da ilaç yokluğunu büyüten bir etken oldu.
Tüm bu sebepler tek bir sonuç doğuruyor; İLAÇ YOKLUĞU!
Peki bu sorunun çözümü ne?
Bu soruya da tüm muhataplara önerilerle cevap arayalım;
İlgili Bakanlıklar: Öncelikle, en pahalı ilacın bulunamayan ilaç olduğunun bilinciyle, tüm fiyatlandırma modelleri en ucuz esas alınarak değil en sürdürülebilir model esas alınarak belirlenmeli. İlaç fiyatlarına esas Euro kuru her yılın Şubat ayında ilan edilirken, bu yaklaşımın ilaç arzını olumsuz etkilediği kabul edilmeli ve güncelleme tutarı yıl içerisine yayılarak bu dönemsel sorun azaltılmalı. Ayrıca ilaç yokluğuna sebep ticari tercihler kullanan firma ya da dağıtım kanalları daha etkin şekilde tespit ve takip edilmeli, yaptırımlar caydırıcı olacak şekilde uygulanmalı. Son olarak da gerek ilaç fiyatlandırma süreçlerinde gerekse de ilaç krizi ile mücadelede yalnızca ilaç firmalarını muhatap alan yaklaşımdan vazgeçilmeli ve tüm paydaşlar özellikle de eczacı örgütleri süreçlere dahil edilmeli.
İlaç Endüstrisi: Sektörün ekonomik gerekçelerinin halk sağlığı gereksinimlerinin önüne geçmesine müsaade edilmemeli ve yaşanan ilaç yokluğu sorunun çözümü için daha şeffaf ve katılımcı bir yaklaşım benimsenmeli.
Biz Eczacılar: Yaşanılan sorunun çözümü için biz sahadaki eczacılar ve meslek örgütlerimiz yoğun çaba sarf etmekteyiz. Ancak kalıcı çözüm için bundan daha fazlasını da mümkün kılmak zorundayız. Özellikle ilaç ve hammadde üretimindeki dışa bağımlı mevcut durumu değiştirebilmek için bu ülkenin eczacıları olarak inisiyatif almak zorundayız. Bu bizim mesleki sorumluluğumuz.
Siz Değerli Hastalarımız: Yaşanılan bu sorun sizlerin sağlığını direkt etkiler boyutta. Bu sorunu sizlerle her gün eczanelerimizde beraberce yaşıyoruz. Bizlere gösterdiğiniz anlayışa da minnettarız. Ancak bir konuda desteğinize daha çok ihtiyacımız var. Bu gibi ilaç yokluğu sorunlarında sizlerin tedavinizi aksatmamak için hekimleriniz ve biz eczacılar sıklıkla eşdeğer (muadil) ilaçlara başvururuz. Bu ilaçlar gerek içerik gerekse etki bakımından aynı ilaçlar olup tek farkları ticari isimleridir. Lütfen eşdeğer ilaç konusunda hekiminiz ve eczacınıza güvenin.
Sonuç olarak;
Türk Eczacıları Birliğinin Kasım ayı verileriyle 645 ilaç bulunamıyor. Bu günlerde bu rakamın 1.000 kalemin üzerine çıktığı ifade ediliyor. Ciddi bir ilaç krizi halk sağlığını tehdit ediyor ve her geçen gün kriz daha da büyüyor.
Artık bu soruna kimsenin kulak tıkama lüksü yok. Çözüm makamında oturanların sorunu gizlemek için değil çözmek için adım atma zamanı geldi de geçiyor.
Aslolan sizlerin sağlığı ve biz eczacılar sizin sağlığınız için çözümün takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Kış boyunca cildinizin sağlıklı, nemli ve esnek kalmasını sağlamak için birkaç küçük adım atabilirsiniz. İşte kış aylarında cilt sağlığınızı korumak için yapmanız gerekenler: