Plazma hücreleri kemik iliğinde üretilen bir akyuvar yani beyaz kan hücresi olan B-lenfositlerden gelişir. Vücuda bir bakteri ya da virüs girdiğinde bağışıklık sistemi bu ajanlarla savaş için birçok hücre tipini ve bağışıklık yolunu aktive eder. Plazma hücreleri de bu antijenlere karşı immünoglobulin yapısında özelleşmiş antikorlar üreterek, o antijenlerle savaşta önemli bir rol oynar. Multiple myelom da plazma hücrelerinde anormal artışla beraber uygun antikorlar üretilememeye başlar. Bu anormal proteinlere paraprotein ya da Protein M adı verilir. Bu proteinlerin vücutta hiçbir fonksiyona faydaları yoktur. Aksine kanı yoğunlaştırıp kan akışını yavaşlatarak birçok belirtiye ve böbrek fonksiyonlarında bozulmaya sebep olurlar.
Ayrıca kemik iliğindeki plazma hücrelerin artışı diğer hücre serilerinin yapımını negatif yönde etkileyerek bu hücrelerin eksikliğine bağlı da semptomlar oluşturur. Her plazma hücre artışı kanser midir sorusu da cevaplanması gereken önemli bir konudur. MGUS (sebebi bilinemeyen monoklonal gamopati) denilen hastalıkla yine plazma hücrelerinde artmış bir paraprotein oluşumu mevcuttur, fakat bu hastalık bir kanser türü değildir. Genellikle 65 yaş üstü hastalarda ortaya çıkar, 35 yaş altında nadir görülür. Multiple Myelom Afrika kökenli Amerikalı bireylerde daha fazla, Asya kökenli Amerikalılarda daha düşük oranda izlenmektedir.
Multiple Myelom Belirtileri Nelerdir?
Multiple Myelom belirtileri myelom hücrelerinin etkilerine bağlı olarak gelişir. Anormal yapıdaki, hızla çoğalan plazma hücrelerine myelom hücresi denilmektedir. Kemik iliğinde eritrositlerin yani alyuvarların baskılanmasına bağlı olarak anemi, kan pulcuklarının üretiminin azalmasıyla da trombositopeni ve diğer beyaz kan hücrelerinin üretiminde azalma gelişir. Bunlara bağlı semptomlar:
-
Kronik halsizlik ve yorgunluk
-
Ciltte solukluk
-
Çabuk yorulma, yürüme ve egzersiz sırasında nefes nefese kalma
-
Ciltte sebebi açıklanamayan morluklar, diş etleri ve burunda kolay kanamalar
-
Kolay hastalanma, enfeksiyonlara yatkınlıktır.
Fakat bu belirtilerin tüm kan kanserlerinin ortak belirtilerinden olduğu, Multiple Myelom'a spesifik olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır. Ayrıca artmış immunglobulinlerin kemik yapıda birikerek litik kemik lezyonları (radyolojik olarak yenmiş kemik görüntüsü) oluşturmasıyla da;
-
Kemik kırıkları (özellikle omurga kemiklerinde)
-
Kemik ağrıları (özellikle sırt ve kaburga kemiklerinde)
-
Böbrek fonksiyon bozuklukları izlenir.
Multiple Myelom Nedenleri Nelerdir?
Multiple Myelomun neden geliştiğini, neden bir hastada görülürken diğerinde görülmediği tıbbi olarak bilinmemektedir. Fakat yapılan araştırmalarda multiple myelom için bazı risk faktörleri saptanmıştır.
-
İleri yaş,
-
Erkek cinsiyet,
-
Siyah ırk,
-
Kardeşlerden birinde Multiple Myelom olması,
-
Radyasyona maruz kalmış bireylerde Multiple Myelom gelişme ihtimalinin daha fazla olduğu saptanmıştır.
MGUS (monoclonal gamopathy of undetermined significance) yani önemi belirlenememiş monoklonal gamopati hastalığında kanda M protein artışı vardır, fakat hastalık belirtileri yoktur. Bu hastalarda myelom gelişme ihtimali mevcuttur. Dolayısıyla MGUS saptanan bireylerin düzenli aralıklarla kan testlerinin ve muayenelerinin yapılması gerekir. Ayrıca bazı kimyasallara ve mikroplara maruz kalmanın ve gen değişikliklerinin, birtakım beslenme alışkanlıklarının ve kilolu olmanın da risk faktörü olabileceği belirtilmektedir.
Multiple Myelom Tanısı Nasıl Konulur?
Bu hastalık genellikle başka nedenlerle hekime başvurulduğunda, tetkikler sırasında hekimin şüphelenmesiyle ortaya çıkar. Bazı hastalarda ise hastalık ilerlediğinde ortaya çıkan belirtilerle tanı konulur. Hastalık öyküsü ve fizik muayenede hastalığa dair bulgular saptanabilir. Hastalara yapılan tam kan sayımı tetkikinde lökosit, eritrosit ve trombositlerde düşüklük saptanabilir. Biyokimyasal çalışmalarda kanda anormal M proteinin saptanması hastalığın hem tanısı hem de takibi açısından çok önemlidir. Hastalığın böbreklere zarar verip vermediğini anlamak için kreatinin değeri ve bu hastalıkta çok yüksek değerlere çıkabilen kan kalsiyum seviyesi muhakkak kontrol edilir. Kandaki anormal proteinlerin saptanması için protein elektroforezi uygulanır. Elektroforez beta-2 mikroglobulin ve albumin seviyesini de göstererek hastalığın evresi hakkında bilgi verir.
Böbrek fonksiyonlarının durumu ve böbrek hasarı açısından idrarda atılan protein miktarı ölçülmelidir. Periferik yayma yöntemi ile kan hücrelerinin çeşitleri ve şekilleri izlenerek anormal hücrelerin çevre kanına çıkıp çıkmadığı anlaşılabilir. Leğen kemiğinden alınan kemik iliği biyopsisi patologlar ve hematologlar tarafından incelenir. Kromozom anomalilerinin saptanması açısından da genetik çalışmalar uygulanır. Kemiklerde oluşabilecek kırıkların ya da riskli bölgelerin saptanması için tüm vücut kemiklerinin direk grafileri ya da tomografisi çekilir. MR (Manyetik rezonans) ya da PET (pozitron emisyon tomografisi) ile hastalığın vücut yayılımı saptanır.
Multiple Myelom Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Son yıllarda Multipl Myelomun tedavisinde kaydedilen büyük gelişmeler, bu hastalıktaki yaşam sürecini olumlu yönde etkilemiş ve arttırmıştır. Bu hastalık hakkında büyük çapta devam eden araştırmalar, her geçen gün yeni tedavi yöntemleri ve protokolleri üreterek ümit kaynağı oluşturmaktadır. Günümüzde 65 yaş altı hastalarda ve genel durumu iyi olan 65 yaş üstü hastalarda standart tedavi yöntemi otolog kök hücre destekli kemoterapidir. Çeşitli kemoterapi ilaçları tek veya kombine olarak kullanılabilir. Hedefe yönelik tedavide normal hücreleri tanıyan ve sadece kanser hücrelerini öldüren proteozom inhibitörleri ya da CD20 taşıyan hücrelere karşı geliştirlen monoklonal antikor tedavisi de bir başka seçenektir.
Otolog kök hücre desteği hastanın kendi kanından ayrıştırılan kök hücrelerin hastaya tekrar geri verilmesi esasına dayanır. Bu hastalarda kortizon tedavisi de tümörlü dokuyu yok etme amacıyla diğer tedavilere ek olarak kullanılabilir. Belirti ve bulguları çok net olmayan hastalığın kronik dönemde seyrettiği hastalar bekle ve gör metoduyla hiç bir tedavi vermeden yakından izlenebilir. Kanser hücreleri tarafından salınan proteinler kanın akışkanlığını bozacak ve semptomlara sebep olacak düzeye çıkarsa, bu proteinlerin kandan temizlenmesi elzemdir.
Bu amaçla plazmadaki anormal proteinleri filtre edip tekrar kana geri veren bir cihazla plazmaferez uygulanır. Bunların haricinde tedavinin en önemli ayaklarından biri destek tedavileridir. Bu hastalarda sıklıkla kan kalsiyum seviyesi yükseleceğinden, düşürmeye yönelik tedaviler, eritrosit eksikliklerinde eritrosit, trombosit eksikliklerinde trombosit süspansiyonları uygulanmalı, böbrek fonksiyonları bozulan hastalar diyalize alınmalıdır. İlaçlara bağlı yan etkiler ortaya çıktığında semptomatik tedaviler uygulanmalı, akyuvar sayısının düştüğü ve bağışıklık sisteminin baskılandığı dönemlerde hastaların kalabalık ortamlardan, toplu aşıma araçlarından uzak durması sağlanmalıdır. Hastalığın tedavisinde tüm bu ilaçların yanı sıra iyi ve sağlıklı beslenmenin ve düzenli egzersiz yapmanın da önemi mevcuttur.
Hastalığın tedavisinden sonra remisyona giren yani iyileşen hastalarda nüks etme ihtimalinin olduğu göz ardı edilmemeli ve düzenli aralıklarla doktor kontrolü yaptırmaya devam edilmelidir.